“Biri size alın teriyle
zengin olduğunu söylerse,
ona şunu sorun:
‘Kimin alın teriyle’?”[1]
George Orwell’ın, “Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa; gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder,” uyarısı ya da “Ahlâk ve üç kâğıtçılık, terazinin iki ayrı kefesinde yer alır; biri çıkarsa biri iner,” diyen Platon veya “Aldanmanın iki çeşidi vardır, biri doğru olmayana inanmak, diğeri ise doğru olana inanmayı reddetmek,” saptamasıyla Søren Kierkegaard günümüz Türkiye’sini anlatmaktadırlar sanki…
Ne acıdır ki, coğrafyamızda hayal gücünü aşan tüm “sürreel” olaylar; hiç sorgulanmadan doğallıkla içselleştirilirken; bir kesim de ekonomiden siyasete olanları korku filmi izlercesine ağızları bir karış açık izlemekle yetiniyor.
Örneğin, 2019’un Temmuz ayı itibariyle ülkede işsizlik oranı yüzde 13.9’a yükselip, işsiz sayısı 1 milyon 65 bin kişiye ulaşmışken AKP Milletvekili Halil Etyemez’in, “17 yıldır Türkiye’de işsizlik ve ekonomik krizin yaşanmadı,”[2] demesi gibi!
Yanlışlık olmasın Etyemez şaka falan yapmıyor; son derece “ciddi”!
İfade etmeden geçmemeliyim; bu “duruma” ilişkin yazıyı kaleme almayı düşünmediğim hâlde; yazmak zorundayım. Birilerine yarattıkları eserleri anımsatmak farz oldu artık.
Başlayalım o hâlde!
İKTİSADİ GÖRÜNÜM
Öyle bir iktisadi hâlden söz ediyoruz ki Prof. Dr. Aykut Lenger, “Yangının devam edeceğini öngörüyorum”;[3] Prof. Dr. Daron Acemoğlu, “Gelecek karanlık… Sert iniş riski var”;[4] Prof. Dr. Erinç Yeldan, “Ekonomi yeni bir dengesizlenme sürecine doğru ivmelenme hâlinde”;[5] Prof. Dr. Özgür Orhangazi, “Krizden kolay ve hızlı bir çıkış reçetesi de mevcut değil”;[6] Prof. Dr. Yalçın Karatepe, “Türkiye resesyona girdi… Ekonomisi maalesef küçülmeye devam edecek, biraz daha yoksullaşacağız,”[7] demeden edemiyorlar…
Elbette, “Kriz yok” yalanı için bunların “önemi” olmayabilir. Ancak, “İçinden geçmekte olduğumuz kriz, finans kapitale bağımlılığı, teslimiyeti nedeniyle bizzat AKP’nin eseridir.”[8] Ve “İktidar, bir türlü aşamadığı bir ekonomik krizle yüz yüzedir.”[9]
“Nasıl” mı?
AKP döneminde şekillenen “ahbap çavuş” kapitalizminin krizinin arkasındaki mantık basittir. AKP’nin iktidara geldiği 2002’de, zaten yapısal olarak dış kaynak girişine bağımlı olan ülkenin dış borç stoku 130 milyar dolar düzeyindeydi. Borç stoku 2005’ten itibaren hızlanarak arttı, 453 milyar dolara ulaştı. AKP döneminin ekonomisi işte bu balonun üzerinde büyüdü.
Bir ülkeye veya bir kapitalist işletmeye verilen borç, “alıcı gelecekte bu borcun faizini, ana parasını ödeyecek kadar artık-değer üretebilecektir” varsayımına dayanır. Çünkü kâr, rant ve faiz artıkdeğerin içinden çıkar. Borçlar artıyorsa, borçlanmayı sürdürebilmek için, artık-değer üretimi de artmalıdır.
Hâlbuki, AKP döneminde inşaata, rant paylaşımına, proje komisyonlarına (yolsuzluklara) indeksli bir büyüme modeli şekillenmiştir.
Bu model ülkenin inşaat malzemesi, eşyası üreten sektörlerine talep sunarak onları beslemiştir ama kendisi yalnızca rant, komisyon üretmiş, diğer bir deyişle ülkede üretilen toplam artıkdeğerden beslenerek birikim yapmıştır, onu üreterek değil. Dahası Türkiye’nin ahbap çavuş kapitalizmi, ülkede üretilen artık-değerin çok üstünde bir büyümeyi dış borçlara dayanarak sürdürmüş, rant gelirleri artan oranda ülke dışından gelen kaynaklarla gerçekleşmiştir.
Söz konusu süreçte elde edilen rantın önemli bir kısmı da siyasal İslâmın yönetici sınıfı içinde paylaşılmak üzere servete dönüşerek ekonominin üretim ve tüketim devrelerinin dışına, bazı durumlarda da ülke dışında çıkmıştır.
Çok, kabaca betimlediğim bu manzara karşısında uluslararası sermaye, sürdürülemez bir borçlanma süreciyle yüz yüze olduğunu görmeye, bu piyasayı terk ederek, risk primi daha düşük piyasalara yönelmeye başlamıştır. Küresel finansal kriz içinde merkez ülkelerde, merkez bankalarının faizleri yeniden artırmaya başlaması süreci daha da hızlandırmıştır. Bu gidiş içinde bir döviz ve borç ödeme krizinin patak vermesi kaçınılmazdır.[10]
Borçlanmayla aşılmaya çalışılan büyük durgunluk bir noktada sürdürülemez bir hâle geldi. Yaşananlar bu sürece ivme katan tetikleyicilerdir artık.
Kolay mı? Türkiye ekonomisi uzun bir süredir en “kırılgan” ülkeler arasında ilk sıralarda yer alırken, ekonominin büyük ölçüde dış borçlanmaya ve sıcak paraya bağımlı olması, ülke ekonomisini kelimenin tam anlamıyla bir “borç ekonomisi” hâline getirdi.
2003’te Türkiye’nin brüt dış borç stoku 144 milyar dolarken, 15 yılda 3 kat artarak 2017 sonu itibariyle 453 milyar doları aştı. Toplam dış borcun milli gelire oranı ise yüzde 53.3 ile neredeyse 2001 krizi seviyesinde.
AKP döneminde ekonominin her alanda coştuğu iddia edilmesine rağmen kamunun dış borcunun yaklaşık 2 kat, özel sektör dış borcunun ise 6.5 kat artmış olması ise dikkat çekici.
AKP’nin ekonomi kurmayları, kamu borcunun milli gelire oranının düşük olduğunu, borçların büyük bölümünün özel sektör kaynaklı olduğunu söylese de, özel sektörün dış borcunun “hazine garantili” olduğu, başka bir ifade ile devletin özel sektörün borcuna kefil olduğu gerçeği görülmek zorunda.
Söz konusu dizaynda ‘AKP’nin Yıkım Tablosu, 16 Yılın Faturası’ başlıklı rapora göre, 16 yılda kişi başına 2 bin 677 TL olan kamu borcu, 10 bin 981 TL’ye ulaştı. 52 yılda verilen cari açık toplamda 43.7 milyar dolar iken, AKP’nin 16 yılında cari açık, 52 yılın toplam açığını 13’e katladı ve 561.6 milyar dolar oldu. 80 yıllık dış ticaret açığı 247 milyar dolardan, 960.6 milyar dolara fırladı. Karşılıksız çek yaklaşık 8 kat arttı, bu yüzden 8 yılda 929 bin kişi ceza aldı ve hapse düştü. Su, elektrik ve doğalgaz yaklaşık 3 kat artarken, 12 kilogramlık tüp 4 kat arttı. 2002’de 1 kilogram ekmeğin fiyatı 1.03 TL idi, ancak 2017’de aynı ekmek 4.19 TL oldu. Halk yoksullaşırken milyonerler arttı. Son 6 yılda milyonerlerin sayısı 32 binden 127 bine çıktı.
16 yılda tüketicinin banka borcu 6.6 milyar TL’den 499.5 milyar TL’ye, çiftçilerin banka borcu ise 5.1 milyar TL’den, 17 kattan fazla artarak 85.5 milyar TL’ye çıktı.
Benzin 1.66 TL’den 5.62 TL’ye, motorin 1.30 TL’den, 5.17 TL’ye çıktı. Yoksulluk sınırı 1155 TL iken, 5 bin 238 TL, açlık sınırı 380 TL iken 1608 TL oldu.[11]
İstatistikler yine aynı dönemde, boşanmaların yüzde 38, fuhşun yüzde 790, çocukların cinsel istismarının yüzde 434, kadına yönelik şiddetin yüzde 1400, cinayetlerin yüzde 261, cinsel tacizin yüzde 449, tutuklu ve hükümlü sayısının yüzde 285, uyuşturucu bağımlılığının yüzde 678 arttığını gösteriyor…[12]
KRİZİN GETİRDİKLERİ
Dahası mı? Kimi verileri hızla sıralayalım!
BORÇ BATAĞI
İçinde debelendiği borç batağına gırtlağına kadar gömülmüş coğrafyamıza ilişkin olarak, “Küresel iflas riskinde ilk 5’e girdi,”[41] notu düşülmesi boşuna değildir! Çünkü…
Yine BDDK göre, KOBİ’lerin bankalara olan nakdi borçları 1 yılda yüzde 17.7 arttı. 2018 yılının nisan ayında toplam 541 milyar lira nakdi borcu bulunan KOBİ’lerin 2019 Nisan ayındaki toplam 637 milyar liradan fazla nakdi borcu bulunuyor. Borç yükü altında ezilen KOBİ’ler ödemelerini yapmakta sıkıntı yaşıyor. 2018’in Nisan’ında KOBİ’lerin 26.2 milyar liralık takibe düşmüş kredi borcu bulunurken, 2019’un Nisan’ında bu tutar yüzde 84 artarak 48.1 milyar lira oldu![50]
Turgut Özal hükümetlerinde başlayıp, AKP döneminde zirveye çıkan özelleştirmeler sonucu elde edilen 68.2 milyar doların 47.1 milyar doları iç ve dış borçları kapatmaya harcanırken, 7.3 milyarı geçmişten kalan borçlara gittiğinin[51] altını çizip; Milli gelire oranı yüzde 56.7 ile rekor kırn,[52] “Dış Borç” alt başlığına göz atarsak!
TÜRKİYE’NİN EN FAZLA BORÇLU OLDUĞU ÜLKELER[53] |
|
Birleşik Krallık |
33.5 milyar dolar |
Almanya |
24.8 milyar dolar |
ABD |
20.4 milyar dolar |
Hollanda |
17.0 milyar dolar |
Bahreyn |
11.0 milyar dolar |
BAE |
10.9 |
YABANCI BANKALARIN TÜRKİYE’DEN ALACAKLARI |
|
İspanya |
82.3 milyar dolar |
Fransa |
38.4 milyar dolar |
Birleşik Krallık |
19.2 milyar dolar |
ABD |
18.0 milyar dolar |
Almanya |
17.1 milyar dolar |
İtalya |
16.9 milyar dolar |
24 ülke toplamı |
264.9 milyar dolar |
MERKEZİ İDARENİN TOPLAM BORCU |
|
2017 Aralık |
876 milyar TL |
2018 Aralık |
1 trilyon 66 milyar TL |
2019 Ocak |
1 trilyon 98 milyar TL |
İç borç |
598 milyar TL |
Dış borç |
500 milyar TL |
DIŞ BORCA ÖDENEN TOPLAM FAİZ |
|
2016 |
10.5 milyar dolar |
2017 |
12 milyar dolar |
2018 |
13.7 milyar dolar |
GÜNLÜK FAİZ ÖDEMESİ |
37.5 milyon dolar |
Bu arada 10 büyük bankadan 9’unun sorunlu[59] olduğu coğrafyamız bankalarına gelince…
Halk yoksullaşırken bankalar 2017’yi kârlı kapattı. TBB’ye göre, bankacılık sektörü, 2017’da yüzde 14.7 kâr etti.[60] Ancak 2017’de bankacılık sektöründe 1721 kişi işini kaybetti. 2018’in 10 ayında ise 87 bin işyeri kapanırken;[61] kamu bankalarının dış borcu 7 yılda yüzde 250 artarak 35 milyar doları aştı.[62]
Borçlan(dırıl)manın halk cephesine gelince; burada durum vahimin de ötesinde!
Ve nihayet 1975-2002 arasında işbaşına gelen hükümetler bütçeden toplam 251 milyar dolar faiz ödemesi yaparken, AKP döneminde bu rakam 456 milyar dolara çıktı; milyarca dolar faiz lobilerinin cebine aktığı en yüksek faiz veren 4. ülke[74] konumundaki Türkiye’de AKP döneminde hane içi borç da 30 kat arttı.[75] Ekonomisi kâbusa döndü. Borçla büyüyen ekonomide yolun sonuna gelindi. 10 yılda (2008-2018) icra dosyaları yüzde 150 arttı, toplam borç ikiye katlandı, vergiler arttı, milli gelir dolar cinsinden azaldı, enflasyon ve işsizlik ise cabası.
2008’den 2019’a dek, hazine her yıl artan hızda borçlandı. Hazine borcu artmakla kalmadı, özel döviz cinsinden borcu yüzde 62 artarak 305 milyar doları buldu. Kişi başına borcu ise 4 bin dolardan 5 bin 500 dolara yükseldi. Hazine giderleri arttı, kişi başına gelir azaldı, yurttaşın vergi yükü arttı. Enflasyon ise ikiye katlandı.[76]
HAZİNE’NİN TOPLAM DIŞ BORCU |
|
2008 |
78.3 milyar dolar |
2018 |
137 milyar dolar |
ÖZEL SEKTÖRÜN DIŞ BORCU |
|
2008 |
188.4 milyar dolar |
2018 |
305.8 milyar dolar |
TÜRKİYE’NİN TOPLAM DIŞ BORCU |
|
2008 |
280.8 milyar dolar |
2018 |
448.4 milyar dolar |
KİŞİ BAŞINA BORÇ TUTARI |
|
2008 |
4 bin dolar |
2018 |
5 bin 500 dolar |
DIŞ BORCUN MİLLİ GELİRE ORANI |
|
2008 |
yüzde 36.2 |
2018 |
yüzde 53.8 |
HÜKÜMET HARCAMALARI |
|
2008 |
227 milyar TL |
2018 |
830.4 milyar TL |
VERGİLER |
|
2008 |
172.2 milyar TL |
2018 |
644 milyar TL |
BORÇLANMA İHTİYACI |
|
2008 |
15.4 milyar TL |
2018 |
101.1 milyar TL |
GAYRİSAFİ YURTİÇİ HASILA |
|
2008 |
765 milyar dolar |
2018 |
714 milyar dolar |
KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GELİR |
|
2008 |
10 bin 692 dolar |
2018 |
8 bin 716 dolar |
ENFLASYON |
|
2008 |
yüzde 10.1 |
2018 |
yüzde 20.3 |
Ve de coğrafyamızda Hazine’nin borç yükü artınca hükümet çareyi Varlık Fonu’nun borçlanmasında buldu. 12 Mart 2019’da Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğde Varlık Fonu’nun da borçlanma senedi çıkarmasının önü açıldı. Böylece halkın kaynakları Varlık Fonu borçlanmasına teminat oldu![77]
İŞSİZLİK YANGINI
TÜİK’e göre 2018 Kasım’ında 12.3 olan işsizlik oranı, Aralık’ta 13.5’e yükseldi. İşsiz sayısı ise 4 milyon 302 bini bulurken işsizlik çemberi büyüyor. İşsizlik yaratan resesyonun ise daha ne kadar süreceği belirsizliğini koruyor ve ekonomi istihdam yaratma kapasitesini kaybediyor.[78]
4 milyon 300 bin kişilik “açık” işsizlikten söz ediliyor... Dikkat ediniz, genel geçer bir ifadeyle işi olmayan insanlardan bahsetmiyoruz. Sözünü ettiğimiz rakam, açık işsizler ordusunu ifade ediyor![79]
Ekonomik kriz, en çok emekçileri vuruyorken; mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı 4.5 milyona dayandı. İstihdam, Ağustos 2018-Nisan 2019 arasında 1 milyon 119 bin azaldı. Genç işsizliği 6.9 puan artarak yüzde 25.5’e yükseldi.[80]
‘Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) verilerine göre, Haziran 2019 itibarıyla İŞKUR’da kayıtlı işsizlerin 899’u doktora derecesine sahipken, 20 bin 592’si yüksek lisans ve 664 bin 507’si ise lisans mezunu. Ayrıca Haziran 2005’te 918 bin olan kayıtlı işsiz sayısı 2019’da 4 milyon 417 bine kadar yükseldi. Bu da kayıtlı işsiz sayısının 14 yılda 5’e katlandığını gösteriyor.[81]
Yine TÜİK’e göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019’un Mart’ında 2018’in aynı dönemine göre 1 milyon 334 bin kişi artarak 4 milyon 544 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 4 puanlık artış ile yüzde 14.1 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 4.2 puanlık artış ile yüzde 16.1 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta işsizlik oranı 7.5 puanlık artış ile yüzde 25.2 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 4 puanlık artış ile yüzde 14.3 olarak gerçekleşti.[82]
Bu çerçevede nüfus artıyor, istihdam düşüyor. 15-24 yaş arasında işsizlik bir yılda yüzde 7.5 artarak yüzde 26, tarım dışı işsizlik ise yüzde 17’ye çıktı.[83]
Devamla…
İŞSİZLİK |
|
2017 Ekim |
10.3 |
2018 Ekim |
11.6 |
ERKEK İŞSİZLİK ORANI |
|
2017 Ekim |
8.5 |
2018 Ekim |
10.1 |
KADIN İŞSİZLİK ORANI |
|
2017 Ekim |
14 |
2018 Ekim |
14.7 |
İŞSİZ SAYISI |
|
2017 Ekim |
3.287 milyon |
2018 Ekim |
3.788 milyon |
GENÇ İŞSİZLİK (15-24) |
|
2017 Ekim |
19.3 |
2018 Ekim |
22.3 |
Tarım kesiminde işsizlik artışı |
yüzde 23.6 |
Sanayi kesiminde işsizlik artışı |
yüzde 16.2 |
İnşaat kesiminde işsizlik artışı |
yüzde 53.5 |
Hizmetler kesiminde işsizlik artışı |
yüzde 8 |
Ve nihayet her bir dakikada 17 kişinin İŞKUR’a kayıt yaptırdığı[97] ve ortalama işsizlik oranının yüzde 5.9 olduğu OECD ülkeleri arasında işsizlik oranıyla birçok ülkeyi geride bırakan Türkiye, işsizlik, istihdam oranı, emeğin eksik kullanımı ve reel ücret artışı alanlarında dünyada en kötü ülkeler arasında yer alıyor.[98]
Bunun sonucu da şöyle oluyor: İŞKUR üzerinden 6 aylığına geçici iş başvurularında yaşanan, uzun kuyruklar ve işsizlerin birbirini ezmesi görüntülerine her gün bir yenisi ekleniyor. Sonuncusu işsizliğin yoğun olduğu Kilis’ten geldi.
Kilis’te, ‘Toplum Yararına Program’ (TYP) kapsamında 6 ay süreyle çalıştırılacak 3 bin 250 kişilik iş için binlerce kişi, İŞKUR önünde uzun kuyruklar oluşturdu.
Kilis’te uzun kuyruk görüntülerin oluşması hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10.8 iken Kilis’te, bu oran İstatistik Kurumunun verilerine göre yüzde 16.8.
Resmi verilerin dışında gerçek işsizlik ise yüzde 40’ı aşıyor.
Görüntüler sadece Kilis’e özgü değil. Hükümetin, seçim öncesi Türkiye’nin her tarafında 6 aylığına geçici işçi alacağını duyurması ile birlikte Rize’den Zonguldak’a, Trabzon’dan Diyarbakır’a aynı görüntüler oluştu.
İŞKUR Trabzon İl Müdürlüğü tarafından ‘Toplum Yararına Program’ kapsamında 3 bin kişiye iş imkânı sağlanacağı duyuruldu.
Sabahın erken saatlerinden itibaren İŞKUR önünde kuyruklar oluşturan işsiz vatandaşlar içeri girmek isterken izdihama yol açtı.
Rize’de belediyeler, özel idareler ve bazı kurumlarda 6 ay geçici süre ile çalıştırılmak üzere toplum yararına programlar kapsamında 2 bin kişiye iş imkânı sağlanacağı açıklanmasıyla birlikte, başvuru yapmak isteyenler geceden kuyruğa girdi.
Diyarbakır’da, İŞKUR tarafından 6 ay süreyle işe alımı duyan kurum önüne akın etti. 4 bin kişilik işe, 5 saatte 5 bin kişi başvurdu.
Kadın-erkek, genç-yaşlı binlerce kişi başvurdu. Zaman geçtikçe başvurular 30 bini aştı.
Zonguldak İŞKUR İl Müdürlüğünce kamu kurum ve kuruluşlarına toplamda 900 kişinin alınacağının duyurulmasıyla kurum önüne koşan işsizler metrelerce kuyruk oluşturdu. Bu durum günlerce sürdü.[99]
DEVAM EDECEK
Tüm Yorumlar